Home / Haberler / Havacılık Tarihine Geçen Olay! Yakıtı Biten Uçağın Efsanevi Hikayesi

Havacılık Tarihine Geçen Olay! Yakıtı Biten Uçağın Efsanevi Hikayesi

havacilik tarihine gecen olay yakiti biten ucagin efsanevi hikayesi

Havacılık, her bir adımı titizlikle hesaplanmış, güvenlik protokolleriyle dolu bir alandır. Bir uçağın yakıtının bitmesi, en korkulan ve neredeyse imkansız kabul edilen bir senaryodur. Ancak 1983 yılında Air Canada’nın 143 sefer sayılı uçuşunda, tam da bu “imkansız” senaryo gerçeğe dönüştü. Ottawa’dan Edmonton’a giden uçağın pilotları, basit bir hesaplama hatası nedeniyle, yakıtın bitmesiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Yüzlerce yolcunun hayatı, o an pilotların elindeki bir dakikalık kararlara ve havada süzülen o devasa uçağın fiziksel limitlerine bağlıydı.

KANADALI BİR UÇUŞ VE AKIL ALMAZ HESAP HATASI

Bu olayın ardında yatan temel neden, Kanada’nın yeni bir ölçüm sistemine geçişiydi. Uçak, yakıt seviyesini litre yerine kilogram cinsinden ölçmeye başlayan yeni bir sistemle donatılmıştı. Pilotlar, yakıt miktarını kontrol ederken, litre cinsinden gelen veriyi kilograma çevirme işleminde bir hata yaptı. Sadece basit bir yanlış hesaplama, 20.400 litre yakıt yerine, 20.400 kilogram yakıtın alındığı sanılmasına neden oldu. Ne yazık ki, kilogramla litre arasındaki fark gözden kaçırılmıştı ve uçak, planlanandan çok daha az yakıtla havalanmıştı.

Uçak, 12.000 metre yüksekliğe ulaştığında, Edmonton’a doğru normal seyrini sürdürürken, motorlar sırayla tek tek durmaya başladı. Önce sol motor, ardından da sağ motor durdu. Kokpit, anonsuyla alarm sesleriyle doldu ve pilotlar, bir anda sessizliğe bürünen uçakla baş başa kaldılar.

GÖKYÜZÜNDEKİ PLANÖR: BOEİNG 767’NİN SÜZÜLÜŞÜ

Yakıtı biten devasa bir Boeing 767, bir anda bir planöre dönüştü. Uçağın tüm motorları durduğunda, temel güç sistemleri devre dışı kaldı. Pilotlar, yardımcı güç ünitesini (APU) çalıştırmayı denese de, yakıt olmadığı için bu da başarısız oldu. Bu durum, uçağın kontrol panellerinin ve göstergelerin bir kısmının kararmasına, hidrolik sistemlerin baskısının düşmesine neden oldu. Ancak bu karmaşanın ortasında, mürettebatın tecrübesi ve eğitimi devreye girdi.

Uçağın kontrolünü eline alan Kaptan Robert Pearson, gençliğinde glidör (plansör) pilotu olarak yarışmalara katılmıştı. Bu tecrübe, onun için hayati bir avantaj sağladı. Bir planör pilotu gibi davranarak uçağın en iyi süzülme oranını hesapladı ve en yakın havalimanına ulaşmaya çalıştı.

HAYAT KURTARAN KARARLAR: ESKİ BİR ASKERİ HAVALİMANINA İNİŞ

Uçak radarı çalışmıyordu ve pilotlar nerede olduklarını tam olarak bilmiyorlardı. Yerdeki hava trafik kontrolörü, onlara en yakın havalimanı olan Gimli’yi işaret etti. Gimli’deki bu havalimanı, terk edilmiş eski bir askeri hava üssüydü ve uçuşun yapıldığı gün pistin bir kısmı, bir yarış pisti olarak kullanılıyordu. Pilotlar, uçağın burnunu o piste çevirdi.

Piste yaklaşırken, Kaptan Pearson’ın hesapları, uçağın yavaşlama hızının çok yüksek olduğunu gösteriyordu. Pistte durabilmek için uçağın hızını kesmesi gerekiyordu ancak bunu yapabilecek bir gücü yoktu. Son anda akıl dolu bir manevra yaparak, uçağı hafifçe yana kaydırarak hızını düşürdü ve lastiklerinin patlamasına rağmen uçağı pistin sonuna kadar güvenli bir şekilde kaydırdı.

MUCİZENİN ARDINDAKİ SIRLAR VE HAVACILIĞA ETKİSİ

Bu inanılmaz olayın başarıyla sonuçlanmasının ardında birkaç önemli neden yatıyordu:

  • Pilotun Tecrübesi: Kaptan Pearson’ın gençliğindeki planör tecrübesi, uçağın en iyi süzülme oranını bulmasında ve inişte hızını kesmesinde kritik rol oynadı.
  • Uçağın Tasarımı: Boeing 767’nin aerodinamik tasarımı ve kanatlarının sunduğu kaldırma kuvveti, yakıtsız bir şekilde bile uzun süre havada kalmasına izin verdi.
  • Mürettebatın Reaksiyonu: Uçuş görevlileri, acil durum protokollerini kusursuz bir şekilde uygulayarak yolcuları güvenli bir şekilde inişe hazırladı.

Bu olay, havacılık tarihinde hem trajik bir hesaplama hatasının hem de pilotların ustalık ve tecrübesinin nasıl bir mucize yaratabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biri oldu. “Gimli Planörü” olarak anılan bu olay, havacılık güvenliğinde yakıt hesaplamaları ve insan hatasıyla ilgili prosedürlerin yeniden gözden geçirilmesine neden oldu ve pilot eğitimlerinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir